PR ve trailerla aldık gazı aldık gazı, Alan Moore deyince heyecanlandık her ölümlü gibi. Bu film hakkında muhteşem şeyler söylemeyi çok isterdim, büyük hevesle sinemada izledik. Ama nası yani bu mu, bitti mi? diyerek çıktık sinemadan.
Aklı bir karış havada, Alan Moore, seyirci, medya, eleştirmenler ve rakip filmlerin baskısı altında ipin ucunu kaçırmış feleğini şaşırmış bir yönetmen gördüm ben bugün.
"efekt filmi olmayacak olmayacakk, herkes bu film konuşacak, ben de müthiş aşmış entellektüel ve olgunlaşmış yönetmen diye anılacam artık" diye kendini kasıp Brian De Palma, Michael Mann ve hatta Coppola tarzı bir suç filmi yapmaya çabalar ama aynı zamanda -300'ün evrenine fena halde yakışan ve asla sırıtmayan- o abartılı kavga sahnelerini bu -sözde ciddi olması gereken- filmin içine sokup uzatırsan, o da yetmiyormuş gibi boyundan büyük vfx sahnelerini -sırf filmi olduğundan daha büyük göstermek için- romandakinden daha da abartılı halde sunarsan sana herşey müstehak Zack kardeşim.
Hatalarını daha net anlayabilmen için maddeler halinde saydırıyorum :)
-Bir yönetmen neyi kimin açısından anlatacağına karar veremiyor ve "herşey herşey olsun en iyisi" dediğinden, iyisi kötüsü belli olmayan nasıl bir karışık ızgara ortaya çıkıyor,
-yazarı bile reddettiği ve protesto ettiği halde, uyarlanması belki de zor ve hatta gereksiz olan bir romanı -yazarı iplemeyip- ısrarla sinemaya uyarlayarak, Nolan'ın Dark Knight ile yarattığı önemli geri dönüşe feci halde nasıl gıpta ettiğini belli ediyor,
-bütün şaa şaalı kavga gürültüye ve abartılı efekt sahnelerine rağmen bir film nasıl sinemada kılınızı bile kıpırtadamıyor,
-Çok uzun diyaloglara ve üstüne üstlük hala romandaki Allan Moore'un anlattığını anlatamadığından sürekli bir kafa sesine ihtiyaç duyuyor ve bu kafa seslerini Frank Miller'in Sin City'si ve Spirit'ine benzetmekten nasıl çekinmiyor ( Bu kadar çok diyalog dinlicektim madem sinemaya niye gittim, çizgiromanını oturup okurdum tekrar)
-Bütün kasışa rağmen bir süper kahraman filmi ne Dark Knight, ne 300, ne de Sin City nasıl olamıyor, görmek için mutlaka izleyiniz, şiddetle tavsiye ediyoruz.
Filmin bayma faktörünü artıran yığınla ögelerden seçmeler;

1. Jenerikteki bitmek bilmeyen kafa ... şarkı (Bob Dylan)
2. Sık sık Dr. Manhattan'ın cinsel organının gözümüze sokulması. Tamam anladık Zack :)
3. Film ciddi olmaya çalışırken Malin Akerman'ın Zeyna tadında cheesy pozları ve emanet duran kostümü. (yandaki fotoya bakın yalanım varsa Mr. Bean olayım)
4. Bütçenin yarısını harcamasına rağmen CG Mars sahnelerinin dizi efekti düzeyinden öteye gidememesi (bknz. bunu ben de yaparım)
Filmden çıkıp şoka girenlere daha mütevazi bir bütçe ile (watchmenin yarısı kadar) hem ağır durabilen ve aynı zamanda eğlendirebilen, görsel efektleri yazlık blockbusterlardan eksik kalmayan, yazarına da bilfiil filmin yapımına dahil edecek kadar değer veren ama işi romanın ötesine taşımaktan da çekinmeyen bir Hellboy II Golden Army izleyip kendilerine gelmelerini tavsiye ederim. Prens Nuada var ya bu watchmen'in alayını pataklar, Hellboy tenezzül bile etmez :) -Nuada sen giriş koçum, ben puromu yakıp geliyorum.

Son olarak filmde tek önemli ve etkilendiğimiz karakter Rorshack ve onun hikayesinin bulunduğu tüm sahneler. Film keşke sadece Rorshack olsaymış. Belki o zaman Alan Moore'un neden watchmen'in sinema filmi olamayacağını söylemesine anlam verebilirdi Zack.